Doğa ve Çocuk

Merhabalar;

Sonbahara veda edip kışı karşıladığımız bu günlerde doğa döngüsünü tamamlamak üzere yeni bir iklime hazırlanıyor. Sevenleri karı dört gözle beklemekte, özellikle de çocuklar. Çünkü işin ucunda kardan adam yapıp, kartopu savaşında galip gelmek var.

Hayatımız iklimlerle ne kadar şekilleniyor değil mi? Beğenilerimiz, ihtiyaçlarımız, günlük rutinimiz… Peki, biz doğanın döngüsü içerisinde kendimize yer bulabiliyor muyuz? Yoksa bizim döngümüz doğadan kopalı çok mu oldu? Oysa insan olarak;  “topraktan geldik “ diyen, tabiatın bir parçası olan ve tabiata ihtiyaç duyan varlıklarız. Bazılarımız ben yeşili pek aramam dese de, toprağa bastı mı ayaklarımız, yeşilin her tonuyla buluştu mu gözlerimiz, doğanın sesleri ile doldu mu kulaklarımız; bedenimizde ve ruhumuzda oluşan rahatlamayı kimse inkâr edemez sanıyorum. Biz yetişkinler olarak stresimizi arttıran çevre uyaranları kontrol etmekte zorlanıyorken, çocuklarımızın yaşadığı karmaşayı bir düşünün. Onlar ki zihinleri her türlü uyaranı algılamaya açık, dünyayı keşfetmeye meraklı halleriyle bulunuyorlar dünyamızda. Şehir yaşamının onlara sunduğu uyaran bolluğunda oldukça yoruluyor zihinleri. Sesler, ışıklar, kokular bazen oldukça fazla geliyor mink bedenlerine. Özellikle alışveriş merkezlerinde, kalabalık ortamlarda, uzun süreli ekran iletişiminde bu durumu yaşamaları mümkün.

Çağ değiştikçe yaşam alanlarımız da değişmekte. Bizler sokakta akşama kadar saklambaç, ebelemece, yerden yüksek, sek sek gibi pek çok oyun oynayarak büyüyen bir nesildik, çocuklarımız ise bu oyunları okuldaki derslerde öğrenmekte ne yazık ki. Zamanı geriye çeviremeyiz ancak çocuklarımızın çevre koşullarını düzenlemek bizim elimizde. Onları ekrandan uzaklaştırarak doğayla daha çok vakit geçirmesini sağlamak, doğa da keşif yürüyüşleri yapmak, doğanın yeniden canlanmasını hayretle seyretmelerini sağlamak aslında sanıldığı kadar zor değil. Son yıllarda belediyelerin çevre düzenlemeleriyle artık her semtte yürüyüş yapabileceğimiz, vakit geçireceğimiz parklar bulmak mümkün. Bunun yanı sıra Altınpark, Eymir gölü, Mogan… gibi daha büyük alanlarda mevcut. Havanın soğukluğunu bahane edeceğiz çoğumuz ama bunun için çok sevdiğim bir söz var: “Kötü hava koşulu yoktur, havaya uymayan kıyafetler vardır.”  Uygun kıyafet seçimiyle birlikte dışarıda geçireceğimiz özgür zamanların kapısını da aralamış oluruz. Unutmayın soğuk değil bizi hasta eden, kapalı ortamlardaki havanın kiridir aslında. Doğada çocuklarımızla geçireceğimiz vakitler ekran karşısında uyuşan zihinlerini harekete geçirecek, bilişsel olarak gelişimini çok ciddi oranda destekleyecektir. Bunun yanı sıra hem bedenen bizlere iyi gelecek, hem de onlarla kurduğumuz iletişimi çok daha özel kılacaktır. Çünkü kesintisiz bir iletişim doğada mevcut… Haydi giyin eldivenleri, atın atkıyı boynunuza alın çocuğunuzu yanınıza, bir adım atın doğaya. İyi gelecek emin olun☺